DOOM: The Dark Ages – İnceleme
53 okunma

DOOM: The Dark Ages – İnceleme

ABONE OL
10/05/2025 19:30
DOOM: The Dark Ages – İnceleme
0

BEĞENDİM

ABONE OL

DOOM 2016’yı oynadığımdan beri düşünüyorum, soruyorum, sorguluyorum… Aklımda deli sorular… Bu Doom Slayer’ın derdi ne, niye bu adam iblislere böylesine sinirli? Acaba bu iblislerle Twitter’da mı takışmış? “Dünyayı yöneten beş Makyr var” falan mı demişler kahramanımıza? “Mars’taki depremi dış güçler BFG 3000 ile yaptı moruk” postları mı okumuş? Haritadaki can ve zırhların yetersizliğinden şikâyet edince Hell Knight’ın teki “Super Shotgun’ını çıkar” diye favori silahını başına mı kakmış? O yüzden mi çifteyi ağızlara sokmaya çok meraklı? Khan Makyr ve tebaasının gariban dünyalıyı kıskandığı iddiasına hıncından mı sık sık vandalizme başvuruyor? Ben bu soruların cevaplarının “evet” olduğu farz ediyorum. Favori erkek oğlu erkek adam karakterim geri döndü çünkü ve o da ben de her zamankinden daha asabiyiz. “Tavşan mavşan hep bahane” diyelim, “dünyada olsa o da Elon Musk’a kızardı” diye düşünelim de iki dakika bağ kurayım kendisiyle, vallahi billahi çok daraldım.

Bu arada cidden Super Shotgun’ı da çok görmezsiniz adama ya. Uzaya gitmiş hala çifte kullanıyor herif. Hani tamam en azından sağlıklı besleniyor gibi bir hali var bu da bir lüks ama fakirlikten tek elle ve de çabucak çifte doldurmayı öğrenmiş amcaoğlu… Ne derseniz deyin, Doom Slayer her şeyin en iyisine layık!

Geldi bahar ayları, koptu iblis tendonları

Eternal’dan beş sene sonra, id Software yine baharımızı bir DOOM oyunuyla şenlendiriyor ancak gerçek dünya kronolojisinde ileri gitmekten başka şansımız olmasa da DOOM kronolojisinde geri gidiyoruz; The Dark Ages, 2016’daki oyunun öncesini, Slayer’ın Night Sentinels ile hoşbeş yıllarını anlatıyor. Suskun sevgi kelebeğimiz, Divinity Machine’den taze çıkmış ve Makyr medeniyetinin göğsüne yerleştirdiği cihaz sağ olsun istemsiz emir kulluğu yapıyor. Yaşama sebebi iblis kütürdetmek olan adamımız, yakınlardaki Makyr üssü onu Argent D’nur’un yardımına tam da bunu yapmaya yolladığı halde elbette tadı kaçık. Tasmasından kurtulmaya da fazlasıyla niyetli. Suretine ilk olarak Eternal’da aşina olduğumuz Kral Novik ve ilk kez bu oyunda tanıştığımız kızı Thira’nın şüpheci, çekimser tavırlarına rağmen Slayer savaş alanına bir yıldırım gibi düşüyor. Düşmesiyle de harika işleyen bir makinenin, zevkten dört köşe olmaya hazır operatörü olarak The Dark Ages maceramıza atılıyoruz.

Pazarlama sürecinde yapılan açıklamalara bakınca The Dark Ages’in seriye getirmeyi vaat ettiği en büyük yeniliğin, içine girmesi daha kolay bir hikâye anlatımı olduğunu görmek kolaydı. Ben ise kendi adıma serinin buna ihtiyacı olup olmadığına emin değildim. Yeni DOOM oyunlarının oynanışı ön plana koyan, mekaniksel derinliğe önem veren ve bunu yaparken de Arcade olmaktan bir gram olsun utanıp sıkılmayan yapımlar oldukları aşikâr. Değişen video oyun endüstrisinde kendilerine ait olan toprak parçasını yeniden fethedebilmelerini tamamen buna borçlu olduklarını düşünüyorum. Bu bağlamda da çok daha müdahil bir hikâye anlatımının, oyuncuyla katıksız aksiyon arasına girmesinden korkuyordum. DOOM: The Dark Ages’in başında geçirdiğim 25 saatlik sürenin ardından söyleyebilirim ki korkularımda haklı çıkmadım ama ilginçtir ki bunun yanında getirdiği birtakım eksiler de var.

Tabii önce artılar: oyunun çok daha baskın bir hikâye anlatımı var, evet ancak o anlatım oyunla aranıza girmemek için elinden geleni yapıyor. Ara sahneler çoğunlukla bölüm aralarında kendilerini gösteriyorlar; bir kere müziği arkanıza alıp haritaya salındıktan sonra o haritayı bütünüyle fethetmeden senaryoya dair bir ara sahne gördüğünüz çok nadir oluyor. Senaryonun yazımını da üstlenen oyun yönetmenimiz Hugo Martin, daha bombastik bir hikâye ortaya koymayı gayet başarmış ama esas bilgeliğini, onu katıksız DOOM aksiyonunu işgal etmekten alıkoyarak sergilemiş. Yapımcıların “hikâye anlatımına bu sefer çok daha fazla önem verdik!” açıklamaları aklınızda Uncharted gibi akan bir DOOM canlandırmasın yani.

ANCAK, söylemek istediğini daha açık ve net söyleyen bu hikâye anlatımının, seriye yeni gelenleri veya ona yeni adım atmamış ama önceki oyunları takip ederken arka plan hikayelerini hatim etmeden, gelişine oynamış olanları kucakladığını söylemem zor. Malumunuz DOOM 2016 ve Eternal, hikayede bolca boşluk barındıran ve bu boşlukları etrafta bulduğunuz metinleri okuyarak, biraz da kafa yorarak doldurmanızı bekleyen, minimalist bir anlatıma sahipti. The Dark Ages hikayesi de özellikle Eternal ile epey genişletilen DOOM evreninin arka plan detaylarına sırtını epey yaslıyor. Bu yüzden iki oyunun da öncesinde geçtiği halde, şimdiye kadar olanları dikkatlice takip etmemiş ve etmeyecek birine sıcak bir karşılama yaptığını söyleyemem.

Hikâyenin kendisi ise fena değil. Elbette Doom Slayer’ın ne kadar belalı bir birey olduğunu sağır Sultana duyurmak amaç, ötesi araç. Elbette bu zamana kadar ağzından kerpeten ile laf aldığımız karakterimiz duyguları olduğunu fark edip bülbül gibi şakımaya başlamıyor. Elbette Slayer’dan yayılan testosteron aurası yine yedi düvelin erkek kadın, yaşlı çocuk kaslanmasına sebebiyet vermiş. Elbette bu evrende sıskalara yer yok ve elbette bu evrende iblislerin barınma problemleri var. Ancak bu sefer olay akışı daha akılda kalıcı ve şatafatlı, hem Slayer dışında birilerinin de(tek tük) bir şeyler yaptığını görüyoruz. Özellikle de oyun son perdede gazı köklediği için bana bu kadarı yetti, ötesini pek aramadım. The Dark Ages ile alakalı, “keşke yeni baş kötümüz Azhrak biraz daha hatırlanası bir karşıt karakter olsaydı” dışında bir ukdem olmadı.

Sessiz erin çiftesi pek olur

Tabii kimsenin “DOOM! DOOM!” diye delirmesinin ardında mesnetli yazım veya mesnetsiz testosteron yok. Hepimiz buraya en başta oynaması aşırı zevkli bir oyun oynamaya geldik ve burada en önemli soru, The Dark Ages’in baştan tasarlanmış mekanikleri ile serinin namına yaraşır bir tecrübe sunup sunmadığı.

Sorunun cevabı salt mekanikler ele alındığında “evet,” bonusu ise “hem de artırılmış kullanım kolaylığıyla.” DOOM: Eternal katmanlı mekaniklere sahip bir oyundu ve oyuncunun emrine, hemen her birini düzenli olarak kullanmasını talep ettiği çok fazla komut sunuyordu. Oyunun mekanikleri o kadar bütünlüklü tasarlanmıştı ki üzerine ekleme ve geliştirme yapmak pek mümkün değildi. Ek paketlerde de bu “sorun” iyice gün yüzüne çıkıyor, salt Sentinel Hammer’ın eklenmesiyle bile Eternal’ın alet çantası dikişlerinden patlayacak hale geliyordu. Bir kesim oyunundaki bu keskin taş-kâğıt-makas sisteminden şikayetçiydi. id Software, The Dark Ages ile o kesimi(ben onlardan değilim bana bakmayın) kucaklamak istemiş olacak ki hem çok daha esnek dövüş mekanikleri tasarlamış, hem de oyunun belkemiği olan kalkanın farklı fonksiyonlarını olabildiğince az tuşa sığdırmaya uğraşmış.

DOOM: Eternal’da durdurulamaz bir güç olan Slayer’ı The Dark Ages’de yerinden oynatılamaz bir nesne haline de getiren şey bu oyunu bambaşka yapan testereli kalkan. Kendimizi farklı yönlere fırlatarak saldırılardan kaçtığımız Dash özelliği ise artık yok çünkü kaçmak yok. Hemen her türlü saldırıdan korunmak ve/veya onları düşmana geri yollamak için kalkan kaldırmak var. Orijinal DOOM oyunlarını hatırlatır şekilde düşmanların üzerimize yolladığı yavaş enerji huzmelerinin arasında zigzag çizerek koşmak, geri yollayabildiklerimizi geri yollayarak onlara kendi ilaçlarını tattırmak var. Blok tuşu bu işlere yararken ilk bölümden az ötede fırlatma özelliği ve tuşu da repertuvara ekleniyor, oyunun savaşlarının yarısı iki tuşla verilebilir hale geliyor.

Savaşların öteki yarısı da yakın dövüş silahları ve menzilliler ile veriliyor elbette. Oyunda üç adet yakın dövüş silahı, 11 adet de(BFG’yi saymazsak) ateşli silah yer alıyor. Ateşli silahların önceki oyunlarda olduğu gibi cephane klasmanları var(6 tane) ancak artık her silahın gücü eşit değil. Örneğin plazma mermisi kullanan iki silahımız varsa bunlardan ikinci aldığınız

Döngüleyici daha güçlü. “Eee Eternal’da da böyleydi” diyebilirsiniz. Teknik olarak evet, öyleydi ancak birincisi, aralarında bu kadar büyük değildi ve ikincisi, silah eklentilerinin de ciddi katkıda bulunduğu taş-kağıt-makas sistemi yüzünden daha güçlü olanı aldığınızda bile ilk silaha dönmenizi gerektirecek durumlar hala karşınıza çıkıyordu. Burada nabza göre şerbet vermenize gerek olmadığı için iki silahtan ikinciyi bir kere aldınız mı, ilkine dönme gerekliliği pek karşınıza çıkmıyor. Zaten silah eklentileri de yok. Bu da 11 silahlık repertuvarın aslında 6 silahmış gibi hissettirmesine sebep oluyor. Yine de taş-kağıt-makas sisteminden hoşlanmaya kesim muhtemelen The Dark Ages’in silah repertuvarını, yanında gelen esneklikten mütevellit daha çok beğenecek. Zira her bir silahın kendince iyi yaptığı şeyler ve eksileri olsa bile kafanıza koyarsanız herhangi biriyle ve herhangi bir zorlukta oyunu bitirebilirsiniz.

Oyundaki kaynak toplama sistemi de sadeleştirilip insaflı hale getirilmiş. Yakın dövüş silahlarımızın kendi kendilerine yavaşça, biz kalkanla düşman saldırılarını karşıladıkça veya sektirdikçe de daha hızlı dolan belirli sayıda kullanım hakkı var. Hem yakın dövüş silahlarını hem de artık ismi (Glory Kill değil Glory Strike olan) bitiriş vuruşlarını tek bir tuşla kullanıyoruz. Yakın dövüş darbeleri düz cephane, bitirme vuruşları da hem sağlık hem cephane verdiğinden, kullandığımız silaha göre buna zırh da eklenebildiğinden her kaynak için ayrı pratikler uygulama olayı artık eskide kalmış vaziyette. Bunun yanında ateşli silahlarımızın da bazıları geliştirmeleri ile sağlık veya zırh tamlar hale gelebiliyor. Bunu silahlarımızın her birinin daha büyük cephane havuzlarına sahip olması ile birleştirdiğinizde, ortaya çok daha esnek, istediğinizi istediğiniz kadar kullandığınız bir oynanış çıkıyor.

Geçen ay Marty Stratton ile röportaj yaptığımızda, “Eternal’daki zayıf düşmanlardan kaynak toplama sistemi bölüm sonu dövüşlerinde bile ortada sarsak sarsak dolaşan zombiler olması zorunluluğunu beraberinde getiriyordu. Bu da atmosferi zedeliyordu, burada bir değişiklik yaptınız mı?” diye sormuştum. Demek istediğimi tam olarak anlatamamış olmalıyım ki “yok yine zayıf düşmanlardan kaynak topluyorsunuz” diye yanıtlamıştı. Halbuki işin bu kısmına bir ayar çekmişler; cephane ve sağlık toplama işi yakın dövüşte yaptığımız bitirişlere değil aynı zamanda darbelere de bağlı olduğundan, hikâye için önemli bir Boss ile dövüşürken etrafta çiroz düşmanların gezmesi gerekliliği bu oyunda yok. Gayet teke tek kapışıyoruz.

DOOM savaşlarının öteki yüzü olan düşman tipleri de bu oyunda hiç olmadığı kadar bereketli. Oyunda 25 kadar, bazılarını önceki oyunlardan tanıdığımız, bazılarıyla ilk defa bu oyunda tanıştığımız düşman tipi var. Oyunu haritaları dibine kadar keşfederek bitirmemin 24 saat civarı bir zaman aldığını düşündüğümüzde üzerinize saat başı ortalama bir yeni düşman tipi fırlatılıyor diyebiliriz. Bunlara ek olarak birkaç benzersiz bölüm sonu savaşına da giriyoruz.

Artılar eksileri, inenler kalkanları…

id Software’in The Dark Ages’de repertuvarımıza ekleyip çıkardıklarını, kaynak yönetim sistemlerinde yaptığı değişiklikleri, üzerimize yolladığı düşmanları sabaha kadar ıncık cıncık sayıp bitiremeyebiliriz elbette ancak DOOM gibi oynanışı iyi yağlanmış bir makine gibi tıkır tıkır çalışması gereken bir oyunda tüm bunların bir araya nasıl geldiği esas önemli olan şey. Bence de her şey harikulade bir şekilde bir araya geliyor. Mesela tanıtım sürecinde oyuncuların dile getirdiği en büyük hayal kırıklıklarından biri, Glory Kill’lerin eskisi gibi havalı animasyonlar içermemesiydi. Eternal’da iblislerin kollarını ters kırıp çıkan kemiğin ucunu kafalarına sokmak, bıçağı karınlarından sokup yukarı keserek onları zambak gibi açmak, boyunlarından tutup omuriliklerini yaban otu gibi sökmek vb. absürt aksiyonlara giriyorduk. Burada genelde sersemleyen düşmanların işini bir gürz darbesi veya güçlü bir Sparta tekmesi ile bitiriyoruz. Bu, bu oyun özelinde bir eksi değil çünkü DOOM, The Dark Ages ile God of War’un orijinal seriden sonra kendini baştan icat ederken geçirdiği değişimin tersini geçiriyor. Artık karşımıza çıkan düşman grupları çok daha kalabalık ve her düşmanla baş başa bir vahşet romantizmi yaşayacak vakte sahip değiliz. Doom Slayer rolünde verimi ön plana çıkarmak ve ehemmiyetsiz düşmanları üçer beşer, hatta beşer onar haklayıp onları kodamanlara giden yolumuzdan hızlıca çekmek durumundayız.

Elitlerin yanına kalkanla depara kalkarak varıp onları bir güzel süsmek(Shield Charge için başka tarif bulamadım, zaten Doom Slayer da bu oyunda bir boğa gibi), hemen ardından pompalıyı suratlarına dayayıp hızlıca ateşlemek, akabinde üçlü basit yakın dövüş kombosunu çıkarmak ve son bir tekmeyle işlerini bitirmek… Basit, bir yerden sonra bilinçli de değil içgüdüsel olarak uygulamaya başladığınız, oyunun sesli ve görsel bildirimi muazzam olduğundan upuzun süre tadına doyum olmayan bir tarife bu. Fizik motoru Eternal’dan da gelişkin olduğu için düşmanların et parçalarının ortaya saçılışını seyretmek, uzuvlarında kemikten başka bir şey kalmayışını, bazen komple kopuşlarını ancak sapına kadar “grafik” olan bu şiddetin gerçeğe asla rahatsız edici derece yaklaşmayışını görmek yer yer insanı güldüren bir şey. İki kolu da koptuğu için “e nasıl saldıracağım?” der gibi yüzünüze bakan göbekli Mancubus ile daha beter bir sessizlik ve katı bir ciddiyetle meslek icra eden memur Slayer arasındaki yarım saniyelik iletişimsizlik anı, çok özel bir an.

DOOM: The Dark Ages, oyuncuya yaşatmak istediği güç fantezisini, repertuvarı hızlıca genişletip, savaş ateşinin altını yavaş yavaş açarak yaşatıyor ve bana göre en büyük kusurlarını da burada işliyor. Oyunun Eternal kadar sıkı sıkı, maharet gerektiren bir dövüş sistemine sahip olmamasıyla barıştığınız anda The Dark Ages çok başka keyiflerin kapılarını aralamaya başlıyor, burası böyle. Ancak birincisi, güç fantezisini coşturabilmek, oyuna yeni başlayan Slayer ile sonlardaki Slayer arasındaki farkı abartabilmek adına repertuvara sonradan eklenen şeylerin öncekilerin pabucunu bu kadar net bir şekilde dama atması bence yeni DOOM’lara yakışmayan bir şey. Bu sadece yukarıda bahsettiğim gibi ateşli silahlarda gördüğümüz bir durum de değil bu arada, sonradan açılan kalkan rünleri ve yakın dövüş silahları da ilk gelenlerden belirgin bir şekilde daha kullanışlı. İkinci olarak da taş-kâğıt-makas sisteminin gidişi, karşımıza çıkan düşman kombinasyonlarının oyun tarzımızı adapte etmeye bizi daha az itmesine yol açıyor. Eternal’da, atıyorum bir dövüşte karşımıza 2 Mancubus, 5 imp, 3 Cacodemon çıkması ile sonrakinde 3 Pinky, 2 Whiplash, 1 Tyrant gelmesi bambaşka iki dövüşe girmemiz anlamına geliyordu. The Dark Age’de ise düşman kombinasyonu ne kadar değişirse değişsin, halihazırda aşırı güçlü olan kalkanımızı yanında dilediğimiz silahla kullanabildiğimiz için oyun kendini daha fazla tekrar ediyor. Zaten eldeki repertuvarın sürekli eskitilmek istenmesi de sanıyorum bu yüzden ve The Dark Ages, üzerinize yeni özellik fırlatmayı bıraktığından bunu yapamamaya başladığı son birkaç saatte de insanı yormaya başlıyor.

Daha da Davoth’a gelmem!

Yolculuğumuzun keyfine çok etki edecek bir başka nokta da iblislerle girdiğimiz arbedelerin arasında nasıl soluklandığımız. Eternal savaşlarıyla da uçmalı kaçmalı bir oyun olduğu için, savaş dışındaki keşif işine platform sekansları enjekte etmeyi tercih etmişti. Mevzubahis platform sekansları zor olmadıkları halde insanlar(yine ben değil) bunlardan hoşlanmadı ve bu hoşnutsuzluklarını dile de getirdiler. id Software de gelen şikayetleri dinlemiş ve platform işini büyük oranda egale etmiş. Hala duvarlara tırmanıp sağa sola zıplıyoruz ancak bunlar pek el çabukluğu gerektiren kısımlar değiller. Vaktimizin daha büyük bir kısmı kalkan fırlatarak zincir koparıp veya mekanizma çalıştırarak kapı açmak, süserek(ehehehe) duvar kırmak veya bir şeyler itmek, heykel yıkarak enerji alanı deaktive etmek gibi şeylerle geçiyor. Açık söyleyeyim, Marty Stratton “bu sefer keşfe çok özendik, artık bulmaca çözecek, engelleri beyninizi kullanarak aşacaksınız!” dediğinde bundan fazlasını beklemiştim. Yani elbette DOOM savaşları ile ön plana çıkan bir seri ve oyunun temposunu gereğinden fazla yavaşlatmamak için bunları basit tutmuş olmaları kuvvetle muhtemel. Ancak bu kadarı da adına bulmaca denemeyecek bir basitlik ve dahası, oyun artık toplanabilir nesnelerin yerlerini haritada direkt gösteriyor. Haritanın bulundukları kısmına varmış olmanız yeterli. Düzenli aralıklarla haritaya ve çevrenize bakmanız halinde oyunda kaçıracağınız pek bir şey kalmayacağına emin olabilirsiniz.

Unutmadan, tekdüzeliği kıran bir diğer şey de Atlan(devasa Mech) ve Siber Ejderha kullandığımız bölümler elbette. Bunlardan oyun boyunca üçer tane karşımıza çıkıyor ve amaçlarını başarıyla yerine getiriyorlar. Aslında Atlan’ın da, Siber Ejderha’nın da kullanım mekanikleri tabanvay savaşlara kıyasla fazlasıyla basit. Ancak Atlan bölümleri kısa sürdükleri ve her seferinde farklı birer silah kullandırdıkları için sıkmıyorlar. Siber Ejderha bölümlerinde ise bol bol indi bindi yaptığımızdan tempo güzel ayarlanıyor.

id Tech, bu piyasada tek!

Oyunun teknik başarılarına ise diyecek söz yok. id Software optimizasyon konusunda haklı olarak nam salmış bir stüdyo ve motorunun son versiyonu olan id Tech 8 ile de aynı çizgide devam ediyor. DOOM: The Dark Ages ziyadesiyle pürüzsüz bir deneyim; oyunda ilk çalıştırmada herhangi bir gölgelendirici oluşturma(Shader Compilation) yapılmıyor ve buna rağmen yüklemeler 2 saniye civarı sürüyor. Dahası, oyunun bölümleri çok daha geniş ve ferah, çatışmaları da çok daha kalabalık olduğu halde oyunun başında geçirdiğim saatler boyunca herhangi bir takılma da görmedim. Unreal Engine 5’in kötü çoklu çekirdek performansı yüzünden işlemci darboğazlarından mustarip olması, ilk açılışta Shader Compilation için 5-10 dakika bekletip, buna rağmen oyuncuyu bölüm geçişlerinde takılmalar ile karşılaması gibi şeyler motorun piyasayı domine etmesinden mütevellit artık sektörün normali haline geldi. Bu bağlamda id Tech 8 kızgın kumlardan serin sulara atlamak gibi. İşin içindeki tek bit yeniği, oyunun tıpkı Indiana Jones and the Great Circle gibi Işın İzleme gömülü bir şekilde geldiği için RTX 2000 ve Radeon RX 6000 serilerinden eski ekran kartlarında çalışmaması. Ekran kartınızın Ray Tracing desteği yoksa maalesef oyunu oynamayacaksınız yani. Ayrıca düşmanlar daha kalabalık olduğu için işlemci yükü de Eternal’a kıyasla bir tık daha fazla. Ha ama motorun çoklu çekirdek performansı bir UE5’e kıyasla çok çok daha iyi olduğu için işlemciniz ekran kartınıza kıyasla çok daha düşük seviye değilse bunun farkına bile varmayacağınızı garanti edebilirim. Oyunu oynarken de önerilen sürücüleri kullanmadığım halde herhangi bir çakılmayla da karşılaşmadım.

Oyunun ayar menüsü ise orta halli. Genel grafik kalitesi ayarları 12 başlık altında toplanmış. Her birinin yanında ne yaptıkları ve varsa VRAM kullanımı üzerindeki etkileri de belirtilmiş. “Nixxes’ın PC portlarını görünce insan koskoca id Software de ayarların performans etkilerini de yanına yazsın istiyor” diyecektim ama sonra deneme yanılma ile öğrenmek istedim ve ölçeklenebilirlik tarafında DOOM: The Dark Ages beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Oyunun en yüksek ayarları(Path Tracing hariç, bkz: not) ile en düşük ayarları arasında %20 civarı bir performans farkı var. RTX 4070ti ekran kartımda Native 1440p çözünürlükte, her şey maksimumda iken ortalama 70 FPS civarı bir performans verdiğini düşününce, ayar düşürmekten daha fazla performans kazanabilsek hem oyunun hem oyuncuların hayrına olurdu diye düşünüyorum.

Normal şartlarda esas ölçmek istediğim şey oyunun Path Tracing performansıydı ancak inceleme kodunun yanında gönderilen bilgilendirmede Path Tracing ayarlarının oyunun çıkış günü yamasıyla oyuna ekleneceği belirtildi. Bu yüzden DOOM: The Dark Ages’in en ağır ve ileriye dönük grafik şölenini tatma şansım olmadı.

Oyunun sesleri gayet başarılı. Hatta biraz fazla başarılı, o kadar ki bazen müzikleri boğabiliyorlar. Bildiğiniz üzere yeni DOOM’un alametifarikalarından olan Mick Gordon, stüdyo yönetimi ile yaşadığı birtakım anlaşmazlıklar sebebiyle ne id Software ile ne de Bethesda ile bir daha işbirliği yapacak gibi görünmüyor. Bu sebeple DOOM: The Dark Ages’in müziklerini Finish Move Inc. yapmış ve bence harika da bir iş çıkarmışlar. Ana menüde çalan müzik olsun, savaşlarda çalan gaz şarkılar olsun hep bence harika ve OST albümünün yayınlanması için gün sayıyorum. Ancak eminim ki büyük bir kısmını oyun dışında dinlemekten daha büyük bir keyif alacağım ve belki bazıları yeni gibi gelecek çünkü kalkanın sürekli çınlamasından, silah seslerinin tokluğundan kaybolup gittikleri çok oluyor. Mick Gordon’ın dehasını da burada daha bir takdir etmek gerekiyor çünkü adam nasıl bir dâhiyse, olanca gürültünün arasında müziğini hem dinletip hem de akıllara kazımayı başarabiliyordu. Bu açıdan The Dark Ages, müziklerinin güzelliği ile olmasa bile oyun içinde duyulabilirliği ile 2016 ve Eternal’ın gerisinde kalmış.

DOOM: The Dark Ages, Eternal’ın üzerine getirdikleri, Eternal’dan götürdükleri ile dengelenen ve günün sonunda onunla benzer irtifaya yerleşen, serinin heyecan verici bir başka ayağı olmuş. 1.5 porsiyon olmasından kelli sonlarda biraz şişkinlik yapsa bile, an itibariyle benim bu yıl oynadığım en eğlenceli oyun. Bu derece katıksız, yüksek oktanlı bir keyfi bu saatten sonra geçerse anca Ninja Gaiden 4 geçer gibime geliyor. Bakalım, bekleyip göreceğiz.

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.


HIZLI YORUM YAP

SON DAKİKA HABERLERİ

GÜNDEM

3 saat önce

ABD’de enflasyon beklentilerin altında

EKONOMİ

3 saat önce

Bankalar müşterilerinin isteğiyle rekor tutarı yurtdışı muhabirlerine park etti

GÜNDEM

5 saat önce

Yılmaz Özdil’den fesih metnine sert tepki: ‘Cumhuriyeti Soykırımcı olmakla suçluyorlar’

GENEL

5 saat önce

İsrailli şarkıcı Yasmin Levy’nin Ankara’da vereceği konser iptal edildi

SPOR

6 saat önce

Hüseyin Eroğlu, Gençlerbirliği’nin hedefini açıkladı: “Ligde kalmak değil…”

GÜNDEM

6 saat önce

Edirne mutfağından lezzetli bir ziyafet: Yaprak ciğer tarifi

GÜNDEM

9 saat önce

Avrupa’nın en yüksek yanardağı faaliyete geçti

GÜNDEM

11 saat önce

Samsung Galaxy S25 Edge tanıtıldı: İnceliğiyle göz kamaştırıyor, fiyatı ile şaşırtıyor

SPOR

14 saat önce

Dünyanın en iyi takımları listesi açıklandı: Konyaspor, Eyüpspor ve Göztepe’den sıralama patlaması!

GÜNDEM

1 gün önce

TKP’den terör örgütü PKK’nın fesih açıklamasına tepki

GENEL

1 gün önce

Benzin ve motorine zam geliyor: Tarih verildi

GÜNDEM

3 gün önce

Bakanlık yüz binlerce tapulu ev için yazı göndermeye başladı

GÜNDEM

6 gün önce

Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu’na destek için sosyal medya hesabını onun kullanımına açtığını duyurdu.

GÜNDEM

6 gün önce

Sovyet kapsülü uzaydan düşüyor: Türkiye’de bu şehirler tehlikede… Enkaz parçalarına dokunmayın

SPOR

6 gün önce

PSG 2-1 Arsenal maçı özeti ve golleri izle

GÜNDEM

6 gün önce

AP’den Türkiye’ye sert mesaj: Kriterler müzakere edilemez

SPOR

7 gün önce

Şampiyonlar Ligi – Inter 4-3 Barcelona

GENEL

7 gün önce

Özel, Gizli Numara Nasıl Bulunur? Gerçekten Tespit Etmek Mümkün mü?

SPOR

7 gün önce

TFF’den son 3 hafta için karar! Önceki sezonlar referans alındı…

MAGAZİN

8 gün önce

Met Gala kırmızı halısı | Yılın moda olayında Rihanna yine hamile!

ethereum
Ethereum (ETH) $ 2,702.24 9.94%
bitcoin
Bitcoin (BTC) $ 103,970.00 1.57%
official-trump
Official Trump (TRUMP) $ 13.67 7.75%
tether
Tether (USDT) $ 1.00 0.00%
bnb
BNB (BNB) $ 663.19 1.60%
xrp
XRP (XRP) $ 2.58 4.40%
tron
TRON (TRX) $ 0.272013 1.92%
litecoin
Litecoin (LTC) $ 104.05 2.31%
matic-network
Polygon (MATIC) $ 0.262817 5.43%
melania-meme
Melania Meme (MELANIA) $ 0.417336 10.89%
dogecoin
Dogecoin (DOGE) $ 0.240721 7.71%
solana
Solana (SOL) $ 183.72 7.79%