Ramazan ayında oruç tutan kişilerin yaşadığı öfke sorunlarına değinen Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, uzun süren açlık ve susuzluğun; kan şekerinin düşmesine ve stres hormonlarının artmasına neden olarak, duygusal tepkilerin daha yoğun hale gelebileceğini söyledi.
Uzman Klinik Psikolog Beyaz, öfkenin, temel duygulardan biri olmakla birlikte, genellikle diğer duygulara eşlik eden ve onların bir yansıması olarak ortaya çıkan bir duygu olduğunu söyledi.
Öfkenin kendi başına bir sonuç değil, daha çok bir şeylerin yolunda gitmediğine dair bir uyarı sinyali olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Uluğ Çağrı Beyaz, “Bu nedenle, öfkeyle başa çıkmak için öncelikle öfkenin altında yatan ana duyguyu (örneğin, korku, üzüntü, hayal kırıklığı) ve bu duyguyu tetikleyen düşünce ve inançları anlamak büyük önem taşır” dedi.
Beyaz, “Öfke, genellikle bilişsel çarpıtmalar veya işlevsel olmayan inançlarla beslenir. Örneğin, ‘Her şey benim kontrolümde olmalı’ gibi katı bir inanç, öfkeyi artırabilir. Bu nedenle, öfkeyi yönetmek için bu düşünce kalıplarını fark etmek ve onları daha esnek, gerçekçi düşüncelerle değiştirmek gerekir. Ramazan ayında öfke sorunlarının artması hem fizyolojik hem de psikolojik faktörlerin bir araya gelmesiyle açıklanabilir. Açlık ve susuzluk, kan şekerinin düşmesine ve stres hormonlarının artmasına neden olarak, duygusal tepkilerimizi daha yoğun hale getirebilir. Bu süreçte öfkeyi tetikleyebilecek durumlardan (örneğin, yoğun trafik, stresli iş ortamı) olabildiğince uzak durmak, tetikleyici unsurlarla karşılaşıldığında odak noktasını değiştirmek (örneğin, müzik dinlemek, nefes egzersizleri yapmak) ve zihni sakinleştirici aktivitelere yönelmek oldukça önemlidir. Nefes egzersizleri, özellikle diyaframatik nefes alma teknikleri, sinir sistemini sakinleştirerek öfkenin yoğunluğunu azaltabilir” diye konuştu.
Ramazan ayındaki öfke ve gerginlik halini, vücudun yeni bir ritime uyum sağlama sürecinin doğal bir sonucu olarak görmek gerektiğine dikkat çeken Beyaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu süreçte, beden ve zihin zamanla oruç tutmaya adapte olur ve öfke daha kontrol edilebilir bir hale bürünür. Bu geçiş sürecinde kendimize karşı sabırlı ve şefkatli olmak, öfkeyi yönetmek için en etkili yollardan biridir. Öfke, bir geçiş sürecinin parçasıdır ve doğru stratejilerle bu süreç, kişisel gelişim ve duygusal farkındalık için bir fırsata dönüştürülebilir.
Sahurda zihinsel hazırlık: Sahur, yalnızca fiziksel değil, zihinsel bir hazırlık sürecidir. Gün içinde karşılaşabileceğiniz zorlukları öngörerek, kendinize sabır ve şefkat göstermeyi hatırlayın.
İftara yakın saatlerde duygusal regülasyon: İşteyken: Stresli durumlarda kısa molalar verin. Derin nefes alarak veya birkaç dakika gözlerinizi kapatarak zihninizi dinlendirin veya mümkünse kısa süreli uyku oldukça fayda sağlayıcı olacaktır.
Evdeyken: Aile üyeleriyle etkin iletişim kurmak veya hafif bir aktiviteyle meşgul olmak, öfkeyi azaltabilir. Çünkü sosyal destek, stresle başa çıkmada önemli bir faktördür.
Trafikteyken: Trafik stresini azaltmak için sakinleştirici müzikler dinlemek veya tekrarlayan bir zikir (tesbih) yaparak zihninizi sakinleştirin. Olabildiğince tetikleme ihtimali olan durumlardan kaçının.”
Düşük kan şekerinin, özellikle diyabet hastaları veya kan şekeri dengesizliği yaşayanlar için öfke ve irritabiliteyi artırabileceğine işaret eden Beyaz, “Yüksek stres seviyesine sahip kişiler (yoğun iş yükü, finansal sorunlar veya ailevi sorumlulukları olanlar), açlık ve yorgunlukla birleşen stresle başa çıkmakta zorlanır. Uyku düzeni bozuk olanlar bireyler, uyku yoksunluğu nedeniyle prefrontal korteksin işlevinin zayıflaması sonucu öfke patlamaları yaşayabilir. Duygusal düzenleme güçlüğü çekenler, açlık ve susuzluğun getirdiği fiziksel baskıyla daha kolay tetiklenir. Çocuklar ve ergenler, fiziksel dayanıklılıklarının tam gelişmemiş olması ve hormonal dalgalanmalar nedeniyle öfke kontrolünde zorlanabilir. Bağımlılık problemi olanlar (sigara, kafein vb.), yoksunluk belirtileri (sinirlilik, huzursuzluk) yaşayabilir” dedi.
Uzman Klinik Psikolog Beyaz, “Oruç ibadeti, özü itibariyle yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir disiplin süreci olarak karşımıza çıkmakta. Bu süreçte öfke, sabırsızlık veya yorgunluk gibi duygular ortaya çıkabiliyor. Bu duyguları bastırmak yerine, onları kabul edip yönetmeye çalışmak, kişisel gelişim için önemli bir dönemeç yahut fırsattır. Kendinize karşı şefkatli olun ve küçük adımlarla ilerleyin. Oruç tutmak bir ibadettir ve herkesin kapasitesi birbirinde farklıdır. Sağlığınızı riske atmadan, ruhsal ve bedensel dengeyi koruyarak bu süreci geçirmek en doğrusudur. Ramazanın manevi atmosferinden faydalanarak iç huzurunuzu artırmaya ve bu sürecin aynı zamanda kişisel gelişim süreci olduğuna odaklanın” diye konuştu.
GÜNDEM
3 saat önceGÜNDEM
7 saat önceGÜNDEM
7 saat önceGÜNDEM
8 saat önceSPOR
8 saat önceSPOR
8 saat önceGÜNDEM
8 saat önceGÜNDEM
19 saat önceGÜNDEM
19 saat önceSPOR
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceEKONOMİ
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceEKONOMİ
1 gün önceSPOR
2 gün önceGENEL
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceEKONOMİ
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGÜNDEM
2 gün önce