21 Nisan 2025 Pazartesi
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’nün yazılı açıklamasında sezaryen kararına tepki gösterildi. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Kadınların rızasını yok sayan, iradesini hiçe sayan, onu devletin doğum makinesi gibi gören bir ideolojik müdahale. Bu kanunsuzluğun iptali için görüşmelerimiz sürüyor, dava açacağız. Feminist mücadele, yüzyıllardır kadınların kendi bedenleri üzerindeki haklarını savunur. Doğum şekli, kadının sağlık durumuna, yaşam koşullarına, ruhsal ve fiziksel ihtiyaçlarına göre şekillenmelidir. Sezaryeni yasaklayan ya da keyfi şekilde sınırlayan her uygulama, kadının doğurganlık kapasitesi ü zerinde tahakküm kurmaya çalışan erkek egemen sistemin başka bir tezahürüdür.
Kadınların doğumu nasıl yapacaklarına, hangi koşullarda karar vereceklerine yalnızca kadınlar kendileri karar verir. Ne doktorlar, ne siyasetçiler, ne de devlet organları bu karara ortak olamaz. Dayatma değil, rıza esastır. Kadın bedeni, devletin mülkiyetinde değildir. Bu yönetmelik derhal geri çekilmeli; kadınların beden bütünlüğüne ve doğum hakkına saygı gösterilmelidir. Yeter artık çıkın yatak odamızdan.”
Dergi yeni sayısında Hristiyanlık tarihinin kırılma noktalarından biri olan I. Konsil’e uzanıyor. Hristiyan inancı için önemli kararların alındığı, bir dönüm noktasının yaşandığı bu büyük dinî toplantı, İznik’te yapılmıştı. Bugün Bursa’nın küçük bir ilçesi olan, bir zamanların başkenti İznik, bu toplantıyla Hristiyanlık tarihinde çok önemli bir yere oturdu.
1700. YIL DÖNÜMÜ
Milliyet Arkeoloji, 325 yılının mayıs ayında başlayan ve ağustos ayında sona eren konsilin tam 1700. yıl dönümünde İznik’i odağına alıyor. I. Konsil’in yıl dönümü nedeniyle İznik’in daha çok Hristiyanlık mirasını ele alan dergi, İznik konsillerini, konsillerin toplandığı mekânları; İznik Gölü’nde bulunan batık kiliseyi ve İznik Ayasofyası’nı sayfalarına taşıyor. Bu sayıyla birlikte beşinci yılına giren dergide Hristiyanlık tarihinin İkonoklazm Dönemi’ne birinci elden şahitlik eden İznik Koimesis Tes Theotokos Kilisesi’ne ilişkin bir yazı da yer alıyor.
İznik’e dair yazıların dışında çeşitli ören yerleri ve arkeolojik gelişmelere de yer veren dergi, 20 Nisan Pazar günü Milliyet’le birlikte İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve İznik’te bayilerde. Dergiye Milliyet e-gazete uygulamasından e-dergi olarak erişmek de mümkün. Ayrıca Shopier ve Dergi Kapında üzerinden de dergiye ulaşılabiliyor.
Başta, Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere pek çok kurum ve kuruluşun raporlarında; doğurganlık hızının düşmesine bağlı olarak dünyada yaşlı nüfusu giderek artıyor. Buna bağlı olarak, yakın gelecekte üretimin büyük oranda sekteye uğrayacağından endişe ediliyor.
“Yapay zekâ ve robotlar iyiden iyiye gelişir. Onlar, üretimde bulunur” düşüncesi, insanoğlunun B planı olsa da; ne kadar gelişirlerse gelişsinler yapay zekâ ve robotların insanların yerini almasında oluşacak sorunu, uzmanlar şöyle dile getiriyor; “İnsanlar, yan gelip yatacak mı? Bunun oluşturacağı fiziksel ve psikolojik sorunların nelere yol açacağının farkında mısınız?”
BM, dünya nüfusunun yaşlanmasının kırmızı alarm düzeyinde olduğunu dile getiriyor. Durum, ülkemizde de farklı değil.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yılın ilk günlerinde; doğurganlık hızındaki düşüşe, buna bağlı olarak gelecekte nüfusun azalmasıyla ortaya çıkacak sorunların şimdiden engellenmesi gerektiğine dikkat çekmek için 2025’i ‘Aile Yılı’ ilan etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki gün Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) 5. Olağan Genel Kurulu’ndaki konuşmasında doğurganlık hızındaki düşüşe bir kez daha dikkat çekerek Türkiye’nin nüfusunun yüzyılın sonunda 10 milyon kişi azalacağını belirti; “Anadolu’daki nüfus azalıyor. Bu bir beka sorunu. Bu, ülkemiz için savaştan daha büyük tehdittir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle ülkemiz için bir beka sorunu, savaştan daha büyük bir tehdit olan, BM’nin dünyanın geneli için kırmızı alarmlık olarak nitelendirdiği tehlikeyi, rakamsal verilerle daha net bir şekilde görmek mümkün.
Toplam doğurganlık hızının dünya ortalaması, 2023’te; 2.31 çocuk oldu. Türkiye’nin toplam doğurganlık hızı ise 1.51 çocukla, dünya ortalamasından daha düşük oldu.
Türkiye’de; toplam doğurganlık hızındaki düşüş, 2000’den itibaren şöyle;
♦ 2000… 2.50
♦ 2005… 2.22
♦ 2010… 2.14
♦ 2020… 1.76
♦ 2023… 1.51
* Toplam doğurganlık hızı; bir kadının doğurgan olduğu dönem olan 15 – 49 yaş grubunda doğurabileceği ortalama çocuk sayısını ifade etmektedir.
Nüfus artış hızı, 2024’te; 2023’e oranla binde 2.3 artsa da yakın geçmiş olan 2015’e oranla; binde 10 azaldı.
♦ 2015… Binde 13.4
♦ 2016… Binde 13.5
♦ 2017… Binde 12.4
♦ 2018… Binde 14.7
♦ 2019… Binde 13.9
♦ 2020… Binde 5.5
♦ 2021… Binde 12.7
♦ 2022… Binde 7.1
♦ 2023… Binde 1.1
♦ 2024… Binde 3.4
Son 10 yılda çocuk nüfusunun, toplam nüfusa oranı şöyle gerçekleşti;
♦ 2015… % 29 (Toplam nüfus… 78.7410.53 / Çocuk Nüfusu… 22.870.683)
♦ 2016… % 28.7
♦ 2017… % 28.3
♦ 2018… % 28
♦ 2019… % 27.5
♦ 2020… % 27.2
♦ 2021… % 26.9
♦ 2022… % 26.5
♦ 2023… % 26
♦ 2024… % 25.5’i (Toplam Nüfus… 85.664.944 / Çocuk Nüfusu… 21.817. 061)
Çocuk nüfusunun azalmasıyla son 10 yılda Türkiye nüfusunun yaş ortalaması 3.4 arttı.
♦ 2015… 31
♦ 2016… 31.4
♦ 2017… 31.7
♦ 2018… 32
♦ 2019… 32.4
♦ 2020… 32.7
♦ 2021… 33.1
♦ 2022… 33.5
♦ 2023… 34
♦ 2024… 34.4
2015’te; 6.495.239 kişiyle, yaşlı nüfusun oranı (65 ve yukarısı) toplam nüfusa oranla; % 8.2 idi.
2024’te bu oran, 9.112.298 kişiyle; % 10.6’ya yükseldi.
Türkiye’de durum böyleyken dünyada nasıl?
Avrupa’nın nüfusu mercek altına alındığında, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Departmanı’nın hazırladığı rapora göre; doğurganlık hızı düşerse yaşlı nüfus oranı her yıl daha da artacak.
2024’ün dünya nüfus verileri henüz açıklanmadığı için 2014 ila 2023 arasında bir değerlendirme yapacak olursak; dünyada çocuk nüfusunun son 10 yılda % 6.6 azaldığı görülüyor.
2014’te dünya nüfusu; 7 milyar 823 milyon. Çocuk nüfusu oranı; % 36.4
2023’te dünya nüfusu; 8 milyar 23 milyon. Çocuk nüfusu; % 29.8
Dünyada; çocuk nüfusunun, gelecekte genel nüfusa oranla ne kadar olacağı öngörülüyor?
♦ 2030… Toplam nüfusunun; % 22.1’i
♦ 2040… Toplam nüfusun; % 17.9’u
♦ 2060… Toplam nüfusun; % 16.9’u
♦ 2080… Toplam nüfusun; % 15.2’si
♦ 2100… Toplam nüfusun; % 14.5’i
Birinci, bazı programlara katılmak üzere geldiği Antalya’da yapay zekanın sağlığa entegrasyonunu anlatarak, tüm dünyada artık yapay zekanın konuşulduğunu ifade etti.
Bakanlık olarak yaptıkları çalışmalara değinen Birinci, “Dünyada veriyi en iyi kullanan, en iyi dijitalleşmiş Sağlık Bakanlığıyız. Harvard raporlarına da baktığımızda bizim notumuz en yüksek. Bu açıdan baktığınızda dünyanın en iyisiyiz” dedi.
Birinci, raporda yer alan bazı ülkelerin nüfusunun Türkiye’deki bir şehir hastanesinin yılda baktığı hasta kadar olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin yapay zekaya en hazır ülkelerden olduğunu belirtti.
Yapay zekayı yoğun şekilde kullandıklarını anlatan Birinci, şöyle konuştu: “Dünyada bu alanda en çok görüntü işleme öne çıkmaya başladı. Tabii bunlar doktorların yerine geçer mi? Rutin yaptığı işlerin önemli bir kısmını alabilir. Hem hasta hem hekim için işimizi kolaylaştıracağı ve hastaya yapılan hataya dair de elimize yeni fırsatlar sunacağı gözüküyor. Çünkü daha önce yapılmış işleri çok iyi yapıyorlar. Yapay zeka gibi araçlar, siz sisteminizi, işi kurarsanız iyi sonuçlar verir. Yanlış şeyler ürettiğiniz zaman yanlış şeyler yapabiliyor. Artık yapay zekada bile ‘yapay zeka halüsinasyonları’ denmeye başlandı. Bazen yapamadığını uyduruyor. Tüm dünyada yeni sorunlar ortaya çıkıyor.”
Birinci, sağlık doğruluğunun ve hasta güvenliğinin çok kıymetli bir alan olduğuna dikkati çekerek, onun için çok iyi yapılandırılmış data ile çalışmak gerektiğini vurguladı.
Bunun üzerinde çok yoğun çalıştıklarını bildiren Birinci, “Neyim Var da bir yapay zeka uygulaması. Bireyin kendi sağlığına ait geri dönüşlerini ona verebilmek, ona ait mesajlar üretebilmek, yaşadığı yer, hastalıkları, eksik bıraktığı egzersizler… Yani sağlığına dair yapması gereken işlemleri kendisine hatırlatan sistemler üzerinde çalışıyoruz. İnşallah vatandaşımızı bunlarla buluşturacağız” ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakan Yardımcısı Birinci, hasta olmadan sağlıklı kalmak için de bireye görev düştüğünü, sağlıklı beslenmekten düzenli egzersize kadar her alanda dikkat etmesi gerektiğini söyledi.
Sağlığın artık herkesin ortak sorumluluğu olduğunu dile getiren Birinci, kişinin kendisini sağlıklı tutması adına bir hekim kadar hassasiyet göstermesi gerektiğini kaydetti.
Birinci, 65 yaş üstü nüfusun arttığını, kronik hastalıklara yakalanmadan sağlıklı bir ömür yaşamak için bireyin sorumluluğunu güçlendirmek gerektiğini sözlerine ekledi.
Japonya Uzay Araştırmaları Ajansı (JAXA) ile Japonya Ulusal Kutup Araştırmaları Enstitüsü tarafından yapılan ortak çalışmada, ‘Shizuku’ adlı uydu aracılığıyla Arktika’daki buz örtüsü düzenli olarak gözlemlendi. Elde edilen verilere göre, buz örtüsü bu yıl 20 Mart tarihinde 13,79 milyon kilometrekare ile maksimum seviyeye ulaştı. Bu sayı, 2017’deki önceki rekorun 130 bin kilometrekare altında kalarak, 1979’dan bu yana tutulan veriler ışığında en düşük maksimum alan olarak kayda geçti. Bilim insanları, Aralık 2024 ile Şubat 2025 arasındaki her ay için ortalama buz alanının da şimdiye kadar gözlemlenen en küçük seviyelerde olduğunu vurguladı.
JAXA ve diğer kurumların analiz ekipleri, buzun yayılmasının sınırlı kalmasında ortalamanın üzerindeki sıcaklıkların etkili olduğuna dikkat çekti. Arktik buz örtüsünün son 40 yılın en düşük seviyesinde olduğunu belirten JAXA Başkanı Yamakawa Hiroshi, iklim değişikliğinin bu durumun temel nedeni olduğunu söyledi. Yamakawa Hiroshi, “Bu gelişmeler hava ve deniz ortamını ciddi şekilde etkiliyor. Kurum olarak izleme ve analiz çalışmalarımıza aralıksız devam edeceğiz” dedi.