Güllaç, ramazan ayında sofraların vazgeçilmezi haline gelmiş, narin yapısı ve hafif tadıyla tüm dünyada bilinen ve sevilen bir tatlıdır. Ancak güllaç, sadece bir tatlı olmanın ötesinde, derin bir kültür mirasını da taşır. Osmanlı İmparatorluğu dönemine dayanan tarihi, bu tatlının kökenlerinin çok daha eskiye, Orta Asya’ya kadar uzandığını gösteriyor.
GÜLLAÇ’IN TARİHÇESİ: OSMANLI’DAN ÖNCEYE
Güllaç’ın kökeni, Orta Asya’ya kadar gider ve burada yapılan geleneksel tatlılar arasında yer alır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu döneminde güllaç, sofralarda özel bir yere sahip olmuştur. Osmanlı saray mutfağında, özellikle ramazan ayında, güllaç, şerbetle ıslatılan güllaç yaprakları arasında kaymak ve fındık gibi zengin malzemelerin kullanılmasıyla daha da popüler hale gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda, tatlılar sadece lezzetli değil, aynı zamanda görsel açıdan da önemliydi ve güllaç, sofraları süsleyen zarif yapısıyla dikkat çekiyordu.
‘GÜLLAÇ” İSMİ NEREDEN GELİYOR?
“Güllaç” ismi, aslında “güllü aş” tan gelir. Osmanlı döneminde daha çok gül suyu ile tatlandırıldığı için bu ismi almıştır. O dönemde şeker; bulunması zor bir gıda olduğu için tatlılara daha çok bal, gül suyu, misk, pekmez ilave edilmiştir. Günümüzde de hâlâ farklı tatlandırıcılar kullanılarak yapılan tatlılar tüketilmektedir: aside tatlısı, pekmezli un helvası, zerde gibi.
GÜLLAÇ VE RAMAZAN GELENEĞİ
Güllaç, Osmanlı’dan günümüze gelen bir gelenek halini almıştır. Özellikle ramazan ayında oruç açtıktan sonra hafif bir tatlı olarak tercih edilmesi, hem sindirim sistemini yormaması hem de serinletici etkisi nedeniyle oldukça yaygındır. Zamanla, güllaç sadece ramazan tatlısı değil, Türk mutfağının önemli bir parçası haline gelmiştir.
GÜLLAÇ’IN TARİFİ VE YAPIMINDA KULLANILAN MALZEMELER
Güllaç, aslında oldukça basit malzemelerle yapılan bir tatlıdır: Gül suyu, süt, şeker, nar ve ceviz gibi malzemelerle hazırlanır. Ancak güllaç yaprakları, bu tatlının en özgün kısmıdır. İnce ince açılan bu yapraklar, sütle ıslatılarak tatlıya dönüşür. Yaprakların narin yapısı, tatlının hafifliğini arttırır ve damakta iz bırakan lezzetini oluşturur.
GÜLLAÇ: BİR KÜLTÜRÜN İZLERİ
Güllaç, yalnızca bir tatlı olmanın ötesinde, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar gelmiş bir kültürün izlerini taşır. Yüzyıllar boyunca değişen tatlar ve mutfaklar arasında, güllaç hala Türk mutfağının zarif ve köklü mirasını yansıtmaktadır. Bu tatlı, sadece damakları tatlandırmakla kalmaz, aynı zamanda geçmişin derinliklerine, Osmanlı İmparatorluğu’nun zarif mutfağına bir yolculuk yapmamıza olanak tanır.
GÜLLACIN BESİN DEĞERLERİ NELERDİR?
Hem faydalı hem hafif olan güllaç, Ramazan’da iftar sofralarının vazgeçilmezidir. Karbonhidrat ve protein açısından zengin olan güllaç, fosfor ve kalsiyum kaynağıdır. Şerbetli tatlılar karbonhidrat ağırlıklıyken, güllaçta daha çok protein mevcuttur. Bir porsiyon güllaç, yetişkinlerde vücudun ihtiyacı olan kalsiyum miktarının %40’ını karşılamaktadır. Omega-3 yağları açısından da son derece zengindir.
SPOR
Az önceGÜNDEM
Az önceGÜNDEM
1 saat önceGENEL
4 saat önceSPOR
4 saat önceGÜNDEM
5 saat önceEKONOMİ
5 saat önceGENEL
8 saat önceSPOR
8 saat önceEKONOMİ
8 saat önceGÜNDEM
22 saat önceEKONOMİ
22 saat önceSPOR
24 saat önceSPOR
24 saat önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceEKONOMİ
1 gün önceEKONOMİ
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
1 gün önce